Maryam Haidari – Iran / Lebanon
Born in 1984, MARYAM HAIDARI is an Iranian-Arab poet. She is the translator into Persian, from Arabic, of noted Arab poets such as Mahmoud Darwish and Sargon Boulus, and also the translator of numerous Persian and Afghan poets, as well as Persian travel writers, into Arabic. She is the author of the collection Bab Muareb (A Door Ajar) and the recipient of the Arab world’s prestigious Ibn Battuta award in travel writing in 2018. Currently she is senior editor at Raseef 22, the premier journal of art, literature, history, and politics out of Beirut. She lives and works between Tehran and Beirut.
In an autumn not unlike chaos in God’s room
In an autumn not unlike chaos in God’s room,
the sound of bullets drive Him to put fingers
to His ears.
The tossed white gas now spills past walls,
while your own hands let go
from under the six o’clock afternoon of a Tehran thoroughfare –
as do your eyes
and mouth.
At last He sees you;
touches you,
and closes your eyes
to say:
“You, rebel, who bring word;
you who are innocent of all things except three words –
Take My solitude
and keep it tucked inside your shirt.”
“I wish for this wound,” he adds,
“to accompany Me in my desolate tour of eternity.”
You pick the faded book off His table,
and turn the page
to realize:
Today is the seventh day of creation.
Maryam Haidari – İran / Lübnan
1984 yılında dünyaya gelen MARYAM HAIDARI bir İranlı Arap şairdir. Mahmut Derviş ve Sargon Baulus gibi önemli Arap şairlerin şiirlerini Arapçadan Farsçaya çevirmiştir. Ayrıca çok sayıda İranlı ve Afgan şairlerin, İranlı seyahat yazarlarının eserlerini Arapçaya kazandırmıştır. Bab Muareb (A Door Ajar – Yarı Açık Kapı) adlı şiir kitabının yazarıdır ve 2018 yılında seyahat yazıları alanında Arap Dünyasının saygın Ibn Battuta ödülüne layık görülmüştür. Halen, Beyrut’un sanat, edebiyat, tarih ve siyaset alanında önde gelen dergisi olan Raseef 22’nin kıdemli editörüdür. Tahran ve Beyrut arasında çalışmakta ve yaşamaktadır.
Tanrının Odasındaki Kaosa Benzemeyen Bir Sonbaharda
Tanrının odasındaki kaosa benzemeyen bir sonbaharda,
kurşun sesleri üzerine Tanrı parmaklarını tıkar
kulaklarına.
Sıkılan beyaz gaz şimdi duvarları geçerek etrafa yayılır,
Tahran’ın bir işlek caddesinde öğleden sonra saat altıdan sonra
kendi elleriniz serbest kalırken
bir yandan gözleriniz
ve ağzınız rahatlarken.
Sonunda O görür sizi,
dokunur size,
ve gözlerinizi kapatır
“Sen, isyankar, sözleri getiren,
sen üç dünya dışındaki bütün herşeyin masumusun –
Al benim yalnızlığımı
ve gömleğinin altına tıkıştır o yalnızlığı.”
demek için.
“Bu yara için arzum…” diye ekler,
“sonsuzlukta yalnız başına yaptığım yolculukta BANA eşlik etmesidir.”
O’nun masasındaki solmuş kitabı alırsın,
ve sayfaları çevirince
bugünün yaradılışın yedinci günü olduğunu
fark edersin.